Hümanizm akımının hem dünya çapında, hem de ülkemizde bazı temsilcileri bulunmaktadır. Hümanizm akımının dünya çapındaki temsilcilerinin başında Dante, Montaigne, Boccacio, Rabelais, Petrarca, Cervantes ve W. Shakespeare gelmektedir. Hümanizm akımı, Montaigne ile birlikte Rönesans döneminde doruk noktasına erişmiştir.
Ancak hümanizm akımının kurucusu ve en önemli temsilci ise Hollandalı bilgin Desiderius Erasmus'tur. Hümanizm akımını benimseyenler arasında Dante, Cervantes, W.Shakespeare, Rabelais, Petrarca, Montaigne, Jean Paul-Sartre, Albert Einstein, Umberto Eco ve daha pek çok isim bulunmaktadır.
1374), Giovanni Pico della Mirandola (ö. 1494), François Rabelais (ö. 1553), Erasmus (ö. 1536), Michel de Montaigne (ö. 1592). Rönesans döneminde ve daha sonra insanı ele alan, onun özünü/doğasını belirlemeye ve dünyadaki yerini kavramaya yönelik çalışmalara “hümanizm” adı verilmiştir.
3.1.
Rönesans Hümanizmi denildiğinde ilk olarak hümanizmin babası olarak görülen Francesco Petrarca (Francesco Petrarch) akıllara gelmektedir. Petrarca, 1304 yılında Toskana'daki Arezzo'da doğmuştur.
Hümanist düşünceyi Türk aydınları arasında ilk defa dile getirenler Yahya Kemâl Beyatlı ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu olmuştur.
Erasmus Programı ismini, Rönesans Hümanizminin önemli temsilcilerinden biri olan ve Hümanizmin babası olarak anılan Hollandalı felsefe adamı Desiderius Erasmus'tan (1465–1536) almıştır.
Varoluşçu felsefe ve Carl Rogers ile Abraham Maslow'un araştırmaları bu yaklaşımın temellerini oluşturmaktadır. Hümanistik yaklaşımın temsilcileri olan Carl Rogers ve Abraham Maslow da bir süre psikanaliz eğitimi almış olmalarına rağmen sonradan hümanistik (insancıl) yaklaşımı benimsemişlerdir.
Günümüzde hümanizm, insanlığı bireyleri teşvik etmek ve geliştirmekten sorumlu olarak gören ve insan refahı, özgürlük, özerklik ve ilerlemeyi vurgulayan dini olmayan, seküler bir harekettir.
Hümanist ve ilk büyük sanatçı ve entelektüellerden biri olan Poussin, Fransa'daki akademik eğitimi en çok etkileyen sanatçı olmuştur.
Bu yaklaşım, insanlara yeterli özgürlük ve yeterli duygusal destek verildiğinde geliştiklerini, ancak böylece insan olma işlevlerini bütünüyle yerine getirebilen bireyler olabildiğini savunur.